TURKU HIKAYELERI
 

Kütahyanın Pınarları

Bundan 100-120 yıl önce Kütahya'da bir ailenin genç,yakışıklı,sözü dinlenir,temiz kalpli bir oğulları varmış.Orta halli bir ailenin de güzel, boylu poslu, uzun saçlı bir kızları varmış.Kız biraz hoppa olduğu ve ele avuca sığmadığı için ona "deli düve" ismini vermişler. (Düve: buzağı doğurma zamanı gelmiş yeni ineklere verilen ad.)

İşte genç, yakışıklı delikanlı deli düveye aşık olmuş. O zamanlar deli düve adı dillere destanmış.Genç, deli düveyi ailesinden ister; fakat kızı ona vermezler. Kızla genç gizli gizli buluşurlar. Bunu duyan kızın ailesi evlenmelerine razı olur ve gençle kızı evlendirirler. Fakat gençlerin saadeti uzun sürmez. Bu kızın güzelliğini duyan, gören zamanın delikanlıları, kendilerini reddeden kızın kocasını hem kıskanır hem de ona kin bağlarlar.

Aradan hayli zaman geçer. Bu genç ve güzel gelin bazı delikanlılar tarafından tehdit edilir. Delikanlılar: "Kocandan ayrılacaksın yoksa seni dağa kaldırırız, kocanın da gözlerini kör ederiz." diye kıza haber salarlar.Genç kadın önceleri aldırmaz ve olanları kocasından saklar.Onu sevdiği için kötülük etmelerine razı olamaz ve delikanlılara şöyle haber yollar :"Ne olur kocamı rahat bırakın. Ona dokunmayın, ne isterseniz yaparım der.

Haberi alan gençler kadını kaçırmaya karar verirler. Aracı kadına: "Biz isteğimizi çeşme başında söyleyeceğiz. Oraya kadar gelsin" derler. Bunu duyan gelin çeşme başına gider. Çeşme başında bekleyen delikanlılar tuzak kurarak kadını kaçırırlar. Kadın bu sırada çığlık atar. Kadını sesini duyan kocası Asalıoğlu koşarak yanlarına gelir. Asalı oğlu ile diğer gençler arasında kanlı bir kavga olur ve Asalıoğlu ölür.Gençler kızı dağa kaldırmıştır. Öte yandan oğullarını kanlar içinde gören Asalıoğlu'nun ana ve babası saçlarını yolarlar.

Kaynak: Hisarlı Ahmet

Kar Mı Yağdı Kütahyanın Dağına

Bundan yıllar önce o yılki kazancı kötü olan bir aile ılıcaya (Kütahya'ya 25km uzaklıkta bulunan kaplıcalar) gidemeyeceklerini anlayınca bir çare ararlar ve sonunda evlerinin çatı kiremitlerini satıp dönünce tekrar alırız diyerek, Ilıca'ya gitmeye karar verirler. Biraz da yazın son dönemi olan güze denk gelir herhalde ki Ilıca'ya giderler. O devirde şimdiki gibi vasıta çok olmadığından, bir atlı araba veye fayton birilerini götürdüğünde dönerken de başkalarını getirdiği gibi, başkalarından da bizi falan gün götürüver diye sipariş alırlarmış.

Bilhassa Ilıca şehir merkezine en uzak kaplıca olduğundan oraya giden bir aile şehire 2-3 ay gelmezmiş. Bu olayın kahramanı aile de biraz zamanı uzatırlar ve Kütahya'ya döndüklerinde karşıdan bakarlar dağlar karla kaplı " eyvah yandık! " çığlıklarıyla bir an önce evlerine koşarlar. Kapıyı açtıklarında tüm eşyalarının ( yatak, yastık, yorgan,kilim,minder,giyecekler v.b.) kar sularından perişan hale geldiğini görüp otururlar ve başlarlar ağlamaya

Kar mı yağdı
Kütahya'nın dağına aman
Ateş düştü
Ciğerimin aman, bağına hey!

Diyerek ağıt yakarlar. Bu ağıt zaman içinde dilden dile dolaşarak türkü haline gelmiş ve Kütahya folkloründe birinci zeybek oyunu olarak yerini almıştır.

Kaynak: Ahmet Akıncan

Mezar Arasında Kanlı Kasaplar

Emekli Öğretmen Şaban Şükrü Sarı'dan rivayet

Kütahya'da Hıdırellez kutlamalarını meşhur Hıdırlık Tepesi'nde yapmak için  iki mahalle gençleri mücadele edermiş. Biri Sultanbağı Mahallesi, diğeri Gökçimen Mahallesi. Buiki mahalle gençleri Hıdırellez öncesi hazırlık yapar, güç gösterisi yapmak için kavgaya tutuşurlarmış. Bir mahallenin gençleri diğer mahallenin gençlerine haber salar, kavgaya davet edermiş. Kavga asil davranışlar içerisinde yapılır, yenik düşen çekilir, kazana tarafın mahalle sakinleri Hıdırlık'ta Hıdırellez gününü kutlamaya hak kazanırmış.

Gökçimen'li Kazım (Kasım) askerden yeni gelmiştir, evlidir ve bir kızı vardır(babaannem). Kasım yiğit, efe ve gururludur; ancak böyle çocukça şeylere itibar etmez ve karışmazmış. Ancak ne var ki Gökçimen'li arkadaşları onunla dalga geçer, kavgaya karışmadı diye tahrik ederlermiş. (Hıdırlık Tepesi , Gökçimen Mahallesi ile Sultanbağı Mahallesi arasında bulunan bir tepeliktir. Butepeliğin yamacında bulunan mezarlığın ortasından Gökçimen'e yol gider.)

Velhasıl ağır tahrik edilen Kasım Efe, Kavgayı izlemek amacıyla ve belki gençler yenilecek olursa yardım ederim düşüncesiyle Hıdırlığın eteklerine doğru yol alır. Kasım Efe'nin anası, yapma, delilik etme, gençlere uyma diye yalvardıysa da netice alamamış. Kasım Efe'nin geldiğini duyan gençler birbirine haber vermiş, Sultanbağlıları bir korku salmış.Sultanbağlı bir genç (ismi hakkında rivayetler çeşitli), mezar arası yoldaki kavgadan sıyrılıp hemen bir mezar taşının arkasına saklanmış, eli de belindeki kamada hazır korku ile beklemeye başlamış. Kasım Efe yukarıdan gelirken hem kavga bitsin diye gençlere bağırıyor, hem de aşağıya doğru Sultanbağlıları kovalıyormuş. Koşmaya devam ederken saklanan genç, Kasım'ı fark etmiş, kendi üzerine geldiğini sanarak beline davranmış ve o heyecanla kama darbeleriyle Kasım Efe'nin üzerine çullanmış. Ortalık toz duman hepsi çil yavrusu gibi dağılmış, mezar arası kan gölü olmuş; Kasım Efe yerde...

Bir rivayet göre orada hemen ölmüştür. Ancak babamın bana aktardığı bir rivayete göre de; Kasım Efe'nin babası Mehmet Dede bir doktorla anlaşıp yarasını iyi ettirmek için pazarlık yapmış. Yara iyi olmaya yüz tutarken doktor pazarlık harici biraz daha altın istemiş. Dedem pazarlığın dışına çıkmam dediği için, doktor yarasını deşmiş ondan sonra ölmüş.

Mustafa Uğuz

Gediz Pazarı

Naşa'lı Ahmet Çanakkale'de askerdir. Fakat askerliğibir türlü bitmez. Komutan onu bir türlü terhis etmemektedir. O devirde askerliğe yakalanan kolay kolay kurtulamaz. Bu yüzden çeşitli rüşvet olayları dönmektedir. Komutanın istediği para getirilire terhis olacağı söylenir. Para bulabilmesi için komutan kısa süreliğine izin verir. Naşa'lı Ahmet hazır köyüne gelmişken bir de nişanlanır. Bu arada parayı denkleştirerek geri döner ve komutana verir. Artık terhisini beklemektedir. Fakat beklemesi boşunadır. Aldatıldığını anlayan Naşa'lı komutanını vurur. Kaçar Simav'a gelir. Simav dağlarını kendine mesken tutar.

Genellikle Simav ile Gediz arasında dağlarda yaşayan Naşa'lı Ahmet zaman zaman Gediz pazarında görülür. Simavlılarla yavuklusuna haber gönderir. Bazen de Simav'a inerek yaren toplantılarına katılır.

Hisarköylü Şalgamlar padişahın Kütahya yöresinde güvenliği sağlamakla görevlendirdiği kişilerdir. Naşa'lı Ahmet'i yakalama görevi de onlara verilir.

Naşa'ı Ahmet Efe'nin, Akdağ Yaylası'nda olduğu haberi Şalgamlara gelince, İsmail ve Ali Ağalar iz sürerek Akdağ'ın Turnacık yaylasında bir çepni ile yemek yerken yakalarlar.

Karşılama çok ani olduğundan her iki taraf tetikte ve çok dikkatlidir. Şalgamoğlu Ali ve İsmail, sofraya otururlar. Hava gergindir. Lokmalar ağızda büyür. Bunlar fırsat kollarken Ahmet Efe ve çepni açık vermemeye çalışır. Martinler kucakta, parmaklar tetiktedir. İsmail sağ tarafa oturmuş, tüfeğini Efe'nin böğrüne çevirmiştir. Efe'nin tüfeği ise Ali Ağa'ya çevrilmiştir. Ağı gibi bir aş biter sonunda. Tam ayağa kalktıkları sırada İsmail Ağa, Efe'yi arkadan kucaklar. Ayakları çadır ipine takılır ve yuvarlanırlar. Ali Ağa çepninin tüfeğini alıp Ahmet Efe'ye doğrultur. Efe'yi bağlayıp zaptiyeye haber verirler.

Olay yerine gelen müfreze komutanı Kör Mülazım, "vurun" emri verir. İsmail Ağa öldürülmesine karşı çıkar, önüne durur. "Mahkeme edilsin " der. Fakat arkasında duran Çavuş Uzunalo Deli Mehmet'e engel olamaz. Ölürülen Efe'nin başı Kütahya'ya gönderilir.

Asarköy'den çıktım başım selamet
Akdağ Yaylası'nda koptu kıyamet
Beni de vuran Uzunalo Delahmet
 
Gediz pazarıdır benim pazarım
Akdağ Yaylası'nda kaldı mezarım
Sağ olaydım şu dağlarda gezeydim
 
Ne diyem oy Ahmet Allahtan oldu
Bizim kavuşmamız mahşere kaldı
 
Simav / Kütahya
Anket
 


Bu sayfayı nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Daha iyi olabilir
Orta
İdare eder
Kötü

(Sonucu göster)


Reklam
 

 > İŞ İLANLARI <

Haber
 
Hava Durumu
 





Açılış Sayfan Yap
 
ANA SAYFAN YAP
 
Toplam 58844 ziyaretçi (102780 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol